28 Ekim 2010 Perşembe

enerjimin çok düşük olduğu sıkıcı baş ağrısı ve muz kabuğu modunda bir gün..
iyi gelir diye bir kore filmi izledim.. ismi THE DAY BEFORE..'
Eh fena değil diye düşünürken anlamsız bir şekilde bitti..hani olur ya bazı kitaplar ve filmler sonunda küfrettirirler, hay sizin diye :)
aynen öyleydi..
oysa enteresandı konusu. hoşuma giden yerleri de oldu elbette. ama vakit kaybıydı.
neyse,

az önce bir şey gördüm en azından güldürdü beni..

bir kamyonun arkasına yazılmıştı..'NESCAFE BİLE ÜÇÜ BİR ARADA BEN İSE HALA YALNIZIM'
hahahha

bir tane de ben kendi gözlerimle şahit olmuştum..

'SON BAĞRI AÇIK' yazıyordu :))
Aşk da tıpkı Elif gibidir..
isminde gizlidir ama okunmaz.
O olmadan da besmele sese gelmez.
O her şeyin içindedir ama hiç bir şeyde görünmez..

Mevlana..

25 Ekim 2010 Pazartesi

Ne zaman ıspanak pişirsem annem gelir aklıma..
annem sevmezdi yapmasını yinede yapardı. yıkaması zor gelirdi, buz gibi suyla elleri donardı.
ya ben istediğim an musluklardan sıcak su akıyor ve suyu ılıştırıp yıkayabiliyorum. tıpkı bugün yaptığım gibi.
yıkarken hem düşünüp hem üzülüyorum..
ama her defasında bu böyle.
insanların şansları yada şanssızlıkları bir yerde dengeleniyor olmalı. böyle olmasını istiyorum..
and justice for all!

24 Ekim 2010 Pazar

'nefesim nefesine nefes olsun istedim'

ikinci kere izledim filmi. az önce bitti çok gerildim. teknik olarak süper bir film ama ı ıh sonu böyle olmamalıydı.
bir abd askeri bir tabur vietnamlıyı haklayıp kahraman ilan ediliyor filmlerinde..neden bizde bu acizlik?
askerlerin ve yakınlarının sonra da bizlerin psikolojileri düşünülmeliydi.
bir kaç çapulcuya karakol teslim edilmemeli tetik çekilmeliydi beyninin tam ortasına o pisliğin.
tabi bu bir film.
gerçeğinde böyle olmadığını ummak istiyorum. ben olsaydım diye bir cümle kurmadan.
allahım bir dua geçti gönlümden şimdi, sen duydun beni..
tüm duygularım boğazımda düğümlü sanki.

öyle yada böyle güzeldi film..

'sensiz ben nefes alamam buralarda hiç duramam'götür beni gittiğin yere..


23 Ekim 2010 Cumartesi

Kadın milleti, çoğu kez illet oluyorsunuz. Yediğiniz şeylerin tariflerini alıp ağzınızı yaya yaya yorum yapmaktan, dönüp dolaşıp doğum hikayelerinizi anlatmaktan ve caanım! çeyizlerinizi övmekten başka bir şey bilmiyorsunuz.
Beynimi oydunuz nerden düştüm aranıza.
ayy şekerim ile başlayan skeçler gibisiniz.
tamam oturup atom fiziğinden bahsedelim demiyorum ama, yapmayın böyle..
az konuşun, akıllı olun! canımı yiyin :)))

21 Ekim 2010 Perşembe

Baş sağlığına gittim bugün. Eve ilk defa gidiyordum adres bir kağıtta yazılıydı yanımda arkadaşımda vardı zor olmadı bulmamız. kaçıncı kata cıkacagımızı düşünürken kadının biri adamın tekine 'ölü evi' nerede diye sordu. Hasbinallah:)) bizde öğrenmiş olduk.
baş sağlığına gittiğimi düşünürken mevlütün ortasında bulduk kendimizi..ana baba günü kafamda baş örtüsü yerine güneş gözlüğü ile :) kalabalığın içinde yer bulduk kendimize. annemin yaşlı komşusunun oğluydu vefat eden. hemen teyzenin dizinin dibine kıvrıldım elini tuttum. bu arada bana acilen bir baş örtüsü uçurdular. Allahım başörtü nasıl kötü kokuyor:) bir yandan psikolojik olarak kafam kaşınmaya başladı :)) kokudan neredeyse kusacağım..arkadasımın başka programı var hadı kalkalım deyip duruyor, mevlüt uzadıkça uzuyor ayaklarım uyuşmuş açlıktan ölmek üzereyim.
neyseki sonunda bitti edilen tövbe ve dualarda çok duygulandığımı itiraf etmeliyim. Hatta neredeyse ağlayacaktım.
arkadas hemen kalktı gıtmeye hazırlanıyor o esnada pide ayran dagıtılıyor..yahu biraz kalalım dıyorum yok gıdelım dıyor. gittiği yerde pasta börekler onu bekliyor tabi.
ulen diyorum bir parca yeseydım barı :))
yemeyecegım halde posetlere konmus helvalardan alıyorum. ayıp olmasın dıye.

yolda, iyi oldu gıttıgımız dıyorum bu sayede dualara karısmıs olduk, pide yiyemesemde :)
pideyi çok sevmem ama canım çekti işte..yazık bana :)

ölür kalırsam kimseyi aç göndermeyin evden O_o

20 Ekim 2010 Çarşamba

GECE NÖBETİ
Artık daha az seviyorum seni
unutur gibi
ölür gibi
daha az
Yeniden öğretiyorum kendime.
Onca aşkın öğretemediğini.
Kolay değildi.
Yalnızca sevgilimi değil
evladımı da kaybettim ben.
Kaç acı birden imtihan etti beni.
Birtek gece vardır insanın hayatında.
Ömür boyu sürer nöbeti.
Buda öyleydi.
İyi ol.
Sağ ol.
Uzak ol.
Ama bir daha görme beni.

MURATHAN MUNGAN

Az önce okudum, adam yazmış! üstüne söylenecek hiç bir şey yok..
ancak kadeh kaldırılır buna, yanında alkış ve ıslıkla..bir de kocaman iç çekilir..için çekilir sonra..

19 Ekim 2010 Salı

Künefe yemeyi özledim..
Karda yürümeyi..
Kore filmi izlemeyi..
Gece yatmadan önce kitap okumayı..
Tembellik ettiğim günleri..
Sürprizlere karışmayı özledim..
yüzmeyi..
sabahın 4 üne kadar okey oynamayı..

hepsi bu!

18 Ekim 2010 Pazartesi

'sezercik yavrum benim'
her halde en az 5 kere izlemişimdir. dünkü de altıncı olmuştur belki de. Hasta yatağındaki küçük kızımla izlemek tuhaftı aynı zamanda eğlenceli. Hayatın yumurcak tv den ibaret olmadığını görmeliydi :) aslında uyumasını istiyordum ve dikkatini en az çekecek bir kanalda karar kıldım. Türk filmlerini sevmez hiç. ama işin içinde bir çocuğun dramı olunca dikkatini çekti. salya sümük ağlayarak izledi. dudaklarını büzerek ve sessiz hıçkırıklarla. annesi gibi ağladığını kimsenin görmesini sevmez. başını yorganın içine sokarak tek gözüyle izledi çoğu sahneyi. Belki de tepkilerini ölçmek istedim duygusallaığının sınırlarını. hay allahım ikimizde erol taş'ın sezerciğin bayramlık elbisesini yırttığı an çok hüzünlendik :) ve minik ellerini yukarı kaldırıp, allahım noluysun annem dayak yemesin, artık öksüymesin diye dua ettiğinde.
Sanki tüm güzellikler ve kötülükler türk filmlerinde hapsolmuş gibi..ancak gerçek hayatta mutlu sonlar şaşırtan sürprizler o kadar az ki..
'e...'cik yavrum benim' anlaşıldı annenin kızısın :))

15 Ekim 2010 Cuma

Farkedersen,
Bu yazıyı, farkedip farketmemen
Hiç farketmez
Sen en iyisi bu yazıyı hiç farketme..

Hiç gülesim yok. Yarın 11 de gidiyor annem. Üç güncük geçirebildik. öff pöff modundayım.
Gurbette olmak hem iyi hem de çok zor. İyi tarafı sırtını yaslayacak kimsen olmadığından hep güçlü olmak zorundasın. mız mızlanmanı duyan olmuyor, kendini bırakamıyorsun. Mücadele gücün yüksek oluyor.
zor tarafı ise hep gözün yolda kalbin uzaklarda atıyor. heleki gidenin arkasından kalan boş ev cidden can yakıyor, allahtan yarın programlarım var o telaşla daha kolay atlatacağımı düşünüyorum..

GÜN kaçar...bir diğeri yakalar onu.

12 Ekim 2010 Salı

Gece tek başıma evde kalmaktan korkmam ve gök gürültüsünden. Gecenin sessizliğinde bir çıt çıksa yada tıkırtı üzerine giderim istem dışı, yürürüm sesin geldiği yöne..
korkusuzsun dediler bana bugün..
değilim aslında, korkularım başkadır benim.
görememekten duyamamaktan korkarım ve pişmanlıklardan..
ve çok geç artık demekten.
ıt's too late!

9 Ekim 2010 Cumartesi

kanaltürk'te an itibariyle canımm cicimmm Eskişehir'imi tanıtıp görüntülüyorlar. Beş sene oldu gitmeyeli, ne kadar değişmiş inanamıyorum. Kesinlikle tekrar orada yaşamalıyım. Ama daha önemlisi çi börek yapımını ve yemesini gösterdiler :)
çok canım çekti, allahım ne vardı şimdi kapı çalsa ve açtığımda çi börek ve ayrandan oluşan bir paket beni kucaklasa. imkansız diye bir şey yoktu hani. açtım baktım ayakkabılar ve bisikletten başka hiç bir şey yok 0_o ühüüüüüüü
çi börek istiyorum o kadar!
kime afra tafra yapıyorsam :))

8 Ekim 2010 Cuma

Hayır, bugün apaçi dansları bile eğlendiremez beni. Sorun havanın kapalı olması yada yağmur yağması değil. Bilakis her ikisini de severim. Olur ya bazen herkes her şey en çok da kendin anlamsız gelirsin. İşte öyle bir şey. Farkında değildim tarihin 12 sene bitecek saat 01:00 da.
Şİmdi o çam ağacının üzerine de yağıyormudur yağmur? sanki oradayım şu an. 9 ekim yazısını görüyorum, sonra 10 ekim'i düşünüyorum. ölenler..doğanlar..yaşayanlar..yaşamaya çalışanlar..

Ne bir ses ne de haber
Gelmiyor artık senden
Öylece kalakaldım da deli hasretinle ben
Bir yabancı selamı ile hüzünlere daldım
Kendi ellerimle ben beni kederlere saldım
Sonunda bir oyuncak kara sevda aldım senden
Yani değişmedim hala öyle biraz çocuk kaldım
Yok öyle el gibi durma gül biraz
Sana gülmeler yaraşır
Yok öyle güz gibi soğuk olma
Güz ayrılık taşır
:/

6 Ekim 2010 Çarşamba

Nefes almakta güçlük çekiyorum..ama bu sefer gerçekten :)
canım yanıyor. hastayım.
uykum var. mız mızım. tembelim bugün.
ekoseli bir battaniyem olsaydı, üzerime çekip bir kore filmi izleseydim. telefonum çalmasa, yemek yapmak zorunda olmasaydım.
sıcak bir şeyler içmem gerek ve doktora gitmem biliyorummm. ama yapmıyorum.
iyi o zaman 'ne halin varsa gör'! cümlesini hakediyorum.
zaten hep 'ne halim varsa görüyorum'

4 Ekim 2010 Pazartesi

Son günlerde rüyalarım gerçek hayatımdakinden çok daha kalabalık..sanki bugüne kadar tanıdığım herkesi aynı anda görüyorum..
hadi ölüler dua bekliyor diyelim, ya diriler..onlar ne istiyor benden ?

3 Ekim 2010 Pazar

Yaran kabuk tutar. Bu esnada ona hiç dokunmazsan bir süre sonra kabuk düşer ve hatta izi bile kalmaz.
Ama eğer kaşır kanatır kopartırsan tekrar tekrar tazelenir, iyileşmesi gecikir. ve izi hiç kaybolmaz.
yaranı bantlamaya çalışmak ise en büyük hata olur.
başını çevir, bakma yarana.
zamana güven.