31 Aralık 2010 Cuma

sabah uyandığımda her yeri bem beyaz görünce çok sevindim..kızımda her çocuk gibi çok mutlu oldu fırladı hemen yatağından.
hala aynı blog sayfamdaki gibi minik minik atıştırıyor..
yılbaşı günü büyük sürpriz oldu ve içimden dedim ki ..evet bu iyiye işaret :)

çam ağaçlı yılbaşı kurabiyelerim geleneksel olarak yine fırında..süslemelerini yapıcam daha sonra ..tepelerine açtığım deliklere de kurdele takıcam ve çevremdeki çocuklara arkadaşlarıma vericem..
ellerim shrek gibi oldu yeşil gıda boyasından..olsun ben renkleri çok severim :)
ve bu yüzden rengarenk bir dünyadır hayalim..

sabahtan beri ne çok mutlu yıllar yazdım umarım öyle olur..
geçmiş yok..gelecek yok..
şu an var..ve kıymetini bilmek gerekir..
ne yaşanmışsa yaşanmış olmuş bitmiş her şey..ve ben yolun yarısına yaklaşmışken artık debelenmek istemiyorum..
kendimden hayatımdan hoşnut devam etmek istiyorum yoluma.
tecavüz kaçınılmazsa zevk almaya bakın diye bir söz var ya doğru aslında..
kaçınılmaz olan şeylere sukünetle razı olmaktan da geçiyor mutluluk..
zamanımı tamamlayıp telaşsızca gitmek istiyorum..

ankara çıkışlı bir de biletim var bu sene yine 78 ile bitiyor..amortiye bile razı olabilen biriyim ne kadar gözüm tok :)
canım canım canım seviyorum kendimi :)))
yaramazım gıcığım bencil ve kötüyüm zaman zaman ama seviyorum..

henüz hiç bir yılbaşında gece 12 yi göremeyen kızıma..bu sene de uyur kalırsan üzülme dedim. 10 9 8 7 6 5 4 3 2 1 ve yeni seneeee başka bir şey yok hepsi bu kadar dedim ama o uyanık olmak istiyor milli piyango çekilişini görmek :)

tam gece 12 de dilek tutalım güzel şeyler geçirelim aklımızdan ve olsun..

ho ho ho

28 Aralık 2010 Salı

Dün can ciğer kaçık arkadaşım, sana yılbaşı hediyesi aldımmmm dedi muzip br gülümsemeyle..
bende ona, bende sana aldımmmm dedim, gülüştük..
hediyesini vermek için sabırsızlanıyordu hayır yılbaşı gününe kadar sabret bi anlamı olsun dedim..ama bugün ani bir kararla verdik hediyelerimizi :)
sarıldık öpüştük bolca. çok güzel bir de not yazmıştı..o kutunun içi boş bile olsa önemli değildi önemli olan beni düşünmesi ve hediyesini verirkenki heyecanıydı..
geçen yıl galiba hediyeleşmedik ama ilk senemiz çok duygusaldı..
neyse işte iki sabırsız yanyana gelince böyle oluyor :))
ve yineledi seni seviyorum diye hahahha
bazen kızdırıyor beni ama bende onu çok seviyorum..elim ayağım her şeyim benim. güvendiğim..
çok insan gelip geçiyor hayatımızdan ama bazıları canında ciğerinde kalıyor.
o da benim için öyle olacak.
bir süre sonra yollarımız ayrıldığında..

bu arada sayfama kar yağdırıyorummmm la la la laaaaa ne kadar tatlı oldu yerim ben onları eheh

bugun yapmayı planladıgım hıc bır seyı yapmadım afferimmmm bana..bir günnn daha geçti.
bi şey farkettim şimdi şu an , insan hayallerini dizginleyip ufalttıkça dünyasını galiba daha mutlu oluyor.

26 Aralık 2010 Pazar

Dünkü havuz sauna hamam üçlüsünden sonra hala yorgunluğumu atamadım..ama esas olan beden değil kafa yorgunluğu. Bazı şeylerden sonra alıp başımı gitmek istedim hiç bilmediğim beni tanıyan bilen kimsenin olmadığı bir yerde olmak istedim..zaten çoğunlukla mümkün olmayan şeyleri isterim!
yarın dişçiye gideceğim bir de onun stresi tütüyor başımda. iç dökecek ne çok şey var ama halim yok.

ne zamandır ahududu reçeli yememiştim ne güzel bir lezzet..nem nem nem..bu hafta içi ahududu reçelini de kullanarak çörek yapıcam. Bir de yılbaşı kurabiyeleri..
Müslümanlar yılbaşı kutlamaz demiş bir çocuk diğerine..müslümanlığın yada din kavramının ne olduğunu bilmeyen bir çocuğa nasıl izah edilir bu durum.

kahramanlık türküleri ararken okul için hazırlayacağım slayt için genç osman türküsüne rastladım pek beğendim :)
allah allah deyip geçer genç osman offf offff :)))

ancak çanakkale türküsünün enstrümantal hali daha uygun olacak :)
öyle sitelerde öyle videolar izledim ki nerdeyse uluyacaktım :) damarlarımdaki kanın akışı değişti gururlandım hüzünlendim işte öyle..

24 Aralık 2010 Cuma

Hırslı bir insan olmadım hiç. Çok nadir kabarır o damarım. Bugün o günlerden biriydi. Hırsımın önüne geçemedim kurbanı oldum. Öfkelendim asla yapmayacağım bir çıkış yaptım. Konuyu es geçiyorum yine. önemli değil. ama bana yakışmadı sanki, her zaman sakinliğini ve hanımefendiliğini koruyan biri olmaya devam etmeliyim.
hırslı olmak hep başarılı bir numara olmayı istemek ne kadar zor olmalı. insanın bünyesine zarar. ne kadar yıpratıcı.
allahtan öyle değilim, streslerime bir de bu tarz şeyler eklense tam olurdu.

kaybetmeyi sevmem ama bilirim.
sesimin titrediğini hissettim dokunsalar ağlayabilirdim. sonra hafiften gözlerim doldu zaten.
tıpkı satrançta yenilince hissettiğim duygu gibiydi.

bugün noel olmalı tarihlerden de bi haberim..
hala yurt dışında olsaydık tatil günü olacaktı..her yer sessiz ve sedasız. ve huzurlu ve karlı olacaktı. sıkıcı olma ihtimali de vardı ama..

az önce pratik bir ekler pasta yaptım..henüz bakmadım tadına ama eminim harika olmuştur.
aaa az daha unutuyordum dün minik bir kavanoza yoğurt mayaladım arkadaşımın bebeği için nasıl güzel tutmuş taş gib tadı da enfes çok mutlu oldum :))
yoğurt mayalama serüvenim devam edecek..al sana küçük bir mutluluk daha..
süt uyudu yoğurt oldu hemde ne yoğurt :))

23 Aralık 2010 Perşembe

'kederliyim' derlermiş ya eskiden..işte bu sabah kelimenin tam anlamıyla kederliydim, kederin ötesinde hatta..nedenini yazacak değilim geldi geçti hatta. Ama bu keder öyle bir şey ki yerin dibindesin adeta sağın solun önün arkan yok gelmişin geçmişinde..öylece sanki bir çukurdasın..ve tüm hücrelerin sızlıyor. bu şekilde ifade edebilirim..keder ve üzüntü aynı şey gibi dursa da bence değil..
keder, üzüntünün daha derin daha buğulu hali..


keder kelimesini ilk defa çocukken zeki müren'in bir şarkısında duymuştum..
kahır mektubu isimli plağı döner dururdu..detaylara girmeyeceğim..
ve şimdi şu dakikada açtım dinliyorum..en az 25 senedir dinlemedim..çok tuhaf oldum şimdi nerelere götürdü asla anlatamam..belki başka bir gün fısıldarım..

her gece kederdeyim..durmadan içiyorum..sevda ektin kalbime yalnızlık biçiyorum..


dün yorucu ve keyifliydi..okulda kermes düzenledik. daha ilk tenefüste yarıdan fazlası tükendi yiyeceklerin..benim yaptıklarım saniyesinde bombalandı..eee çocuk ruhundan anlıyorum biliyorum neyin ilginç gelip sevileceğini :)
300 küsür tl topladık. fakir bir okula projeksiyon cihazı alınacak ona katkı olacak bu para.
ayrıca bende esnaf olmaz onuda anladım :)
1 tl lik şeye parası kalmayan bazı çocuklara 50 kurustan verdım kurabıyelerı..kıyamam ben onlaraaaa..gerçi hepsi zengin çocuğu ya neyse :)) sen git ananı/babanı..gönder diyecek halim yok :)))

o değilde fazla detay vermeye başladım son zamanlarda sanki deşifre olmam yakındır..

ben bu karanlık odamı iyiden iyiye sevmeye başladım..kapatıp diğerlerini buraya mı taşınsam ne :)

21 Aralık 2010 Salı

Sen mektup ol ben kalem
Sen kuş ol ben kanat
Sen acı ol ben tokat
Sen su ol ben deniz
Sen şurup ol ben kaşık
Sen deli ol ben divane
Sen göz ol ben gözlük
Sen çay ol ben şeker
Sen telefon ol ben melodi
Sen avuç ol ben çizgi
Sen kahve ol ben telve
Sen kar tanesi ol ben soğuk
Sen saç ol ben yastık
Sen dudak ol ben tebessüm
Sen meyve ol ben vitamin
Sen ses ol ben nefes
Sen kuş ol ben kapısı açık bir kafes
Sen ben ol bende sen
Yağmur ve bulut gibi buluşalım her hangi bir yerde..
Ama önce Maçka da Maçuka’da ..


doğa için çal grubundan dinliyorum..divane aşık gibi..
bu nasıl bir lezzet nasıl ahenk dudaklarına tebessümü yerleştirebilen..
bir yandan bu müzik diğer yandan tarçınlı kurabiyelerin pişerken etrafa yaydığı koku..
uçuyorum :)
blogger dostum 'üryan cümleler' e ise teşekkür ediyorum..hem sayfasına yazdıkları hemde sabah sabah şarkıya eşlik ettiği için :)

*maçuka..maçkanın rumcası..

20 Aralık 2010 Pazartesi

aynı oda içinde özellikle düzenlenmiş 'kitap okuma saati'

anne: ejderha dövmeli kız
baba: insan hakları kavramları ve sorunları
çocuk: arı maya :)

sessizlik ve huzur içinde geçen 1 saate yakın bir zaman..

17 Aralık 2010 Cuma

bir fırtına tuttu bizi..

ne güzel bir türküdür..öyle böyle değil ama nasıl fırtına yağmur dolu buz gibi bir hava. ve karanlık..olsun severim ben..
ha bir de aşure :)
iki gündür aşure yemekten :))
sağolsun arkadaslarım komsularım, ben öyle alengirli işlere gelemem..gerçi bir defa yapmışlığım var :)
yani beceremediğimden değil hehe
istesem parmağımı oynatır dünyayı döndürürüm de üşengecim biraz :))

ne diyordum, yağmurlu havalar güzel aşure güzel dostluklar güzel her şeye rağmen hayat güzel :)

15 Aralık 2010 Çarşamba

Dün canım bir arkadaşıma çok sıkıldı. Ver ver ver sonra biraz durakla hemen yüz çevirsinler. kafama takmıycam geriye atıcam diye teskin ettim kendimi gece..başardığımı düşünüyordum..
öyle bir geçer zamanki yi izlerken.. sonra gecenin üçünde uyanıp bir daha uyuyamayınca çok da geriye atamadığımı anladım.
yinede aldığın kadar vereceksin. bir önceki ayzıda ne demiştik deveye diken :)))
ah ah ah bir uygulayabılsem..

öyle bir gecer zaman ki deyince ya ben ordaki meteye resmen hayranım :)) hele ki son sahnede psikopata bağlaması süperdi :)
nasıl oyunculuk bu!
bu dizi beni yıpratıyor resmen :) çocukluğuma dair ne çok şeyi anımsatıyor..
bir oğlum olsun adı Mete olsun diyorum hahahha

bugünlerde yine çok gezer oldum. her gün bir yerde bugünde davetliyim. gerçi artık çok zevk almıyorum. sabah arkadaşım soruyor ne giyeceksin diye..amannn dedim ne olacak..kırmızı rujum yeter :))

bu arkadaşım geçen akşam rutin aramalarından birinde.. ya bir şey söyleyeceğim sana dedi. hayırdır ne oldu dedim..
seni çok seviyorum dedi:))
bu ilk itirafı değil ama ne zamandır söylememişti hahahha bende seni dedim..
hayatıma bir sürü insan girdi çıktı sen bi başkasın dedi gülmeye başladım.yani şu konuşmamızı biri duysa ne düşünür dedim :)))

ismail yk yı sevdiğimi cümle alem biliyor..gülüyorum yahu ben ona :))
bugün depreştim yine dinliyorum şu anda..
ibo show da çekilmiş görüntüleriyle...nerdesinnnnnn diye haykırıyor :)))
ruhumun arabesk yanı serseri çocuğu:)
kendine has tarzı var her şeyden önemlisi bu..
bir yazımda bununla ilgili yorum bırakmışlardı..
ismail yk evrim teorisinin ıspatı dıye hahahhaha ne gülmüştüm..

bu şarkı insanı kızgın kumlardan serin sulara atıyor, elinde avcunda ne varsa savurasın geliyor hahahhaha
bazen arabesk takılmak hoşuma gidiyor..
söyle be kankam :)))
nerdesinnnnnnn!!!

13 Aralık 2010 Pazartesi

mutsuzum..
kar yağdı ama mutlu etmedi beni..hava sıcaklığı eksi derecelerde her yer bem beyaz..
hiç bir şey yapmak istemiyorum, her şey boş geliyor..hani niye yaşıyoruz nasıl olsa öleceğiz düşüncesi var ya ona saplandım sanki..
yapmak istediğim yaşamak istediğim şeyler var ama bunlar için çaba sarfetmiyorum. ve tabi sihirli değnekte benim masalımda yok.
güya yılbaşı dönemi en sevdiğimdi bu sene hiç bir şey anlamadım umrumda da değil artık.
geçen senede bu zamanlar kötüydüm.
bazen tam her şey yoluna girmiş gibi hissetsemde gerçek olmadığını anlamam geç olmuyor. ne yapacağımı hangi yöne döneceğimi bilmiyorum..
kıbleye mi dönsem acaba hahahha
hayatımdaki her şeyi çöpe atmak istiyorum sonrada kendimi. ama farklı bir çöpe.
biraz karda yürüceğim, izimi belli ederek:)
iyi geleceğini sanmıyorum ama olsun..

9 Aralık 2010 Perşembe

Dün komşularım davetliydi topplam 10 kadın 12 çocuk..harika hazırlandım yaptıgım her şey çok beğenildi..bazen diyorum, allahım ne becerikliyim diye :))
ancak tam bir savaş alanına döndü ev alın bebelerinizi gidin diye feryat ettim şaka yollu :)
tam misafirler geldi tüp bitti tüp bir saat sonra geldi o ara iki küçük tüp bulduk onlarla idare ettik..bir ara elimde iki boş cay bardagıyla mutfağa gırdım uc emekleyen bebek ıkı tupun arasındaydı ve bırı elını caydanlıga attı oyle bır cıglık attım kı cocuk korkudan bıraktı kafasından asagı devrılmesıne ramak kalmıstı orta caplı bır sarsıntı yasadım elım ayagım tıtredı dakıkalarca annelerı ıse benden daha rahattı :))
günün sonunda oturma odamın peteği oldugu gıbı asagı düşmüş nasıl kırdılar bılmıyorum uzerınde zıpladılar muhtemelen klavyemın tusları cıkmıs bır saksı devrılmıs ve kollarımda tırmık ızlerı vardı :))
aşırı yorgun ve gergın olunca benı gülme tutar tüm yaşadıklarımı zor sindirdim..onca yorgunluga gece gelen apartman gorevlısı petegı yerıne taktı ve bırde matkap pıslıgıyle ugrastım..
her zaman mısafır karsılarken daha sade ve rahat gıyınen ben dün tam anlamıyla şık şıkıdımdım..onca kosturmayı ayagımdakı topuklular ve eteğimle göğsümde sallanan boncuklu kolyelerle yaptım..tam anlamıyla kabus gibiydi..bir özür dılemeden herkes aldı cocugunu gıttı yaaa işte böyle.

ben çok titiz bir ev sahibi degılım cocuklar yer ıcer rahat hareket eder umursamam incitmem kimseyi ancak dün cinlerim tepeme çıktı yine de çok sert tepki vermedim.
bazen ne gelirse başıma bu yumuşak yüzümden dolayı geliyor..
benim çok yakın bir arkaadsım var kendısı argo filozofu gibidir :))
bana hep der ki, deveye diken insana ....ken.. yaranır ..ağzımı bozmakta tarzım değil ama o söylüyor ben değil ve çokkk haklı :))

neyse bugün resmen bir enkaz gibi kalktım ama çabuk topladım kendimi..başka bir şey için kuaföre gitmişken saçlarımıda boyattım vee dahası kısa küt ense kısa önler uzun olarak kestirdim..
hayatımda ilk defa saclarımı boyatıyorum sectıgımız renk cok acık gelınce korktum ve koyu olsun bıraz dedım ne cıkacagını gercekten bilmeden cesaret ettım..sonuçtan memnunum..ne karamel ne kızıl ne kahve hepsının karısımı kızıl sanki agır basıyor:) güneşte ve ışıkta oldukca belırgın ben begendım ama bıraz daha acık ton olabılırdı..bır daha kı sefere bır ıkı ton actıracagım rengini bal köpüğüne doğru gideceğiz anlaşılan :) dahası eşimin hala haberi yok görünce şok olacak :)) umarım beğenir..

bugün hayatımda bir ilk yaşadım..biraz tuhaf hissediyorum eski saçımı özledim :)
ben alışkanlıklarımdan kolay geçemem ama geçince de çabuk unuturum..
abartılı değil çok doğal bakalım bi süre gideyim böyle sonra eski kendi rengime dönerim..

işte böyleeee, az önce geldim ve gittiğim davette nefis mamalar yedim zaten iki gündür beşi bir yerde çayımı da içmiyorum allaha emanet gidiyorum..
yemek içmek gezmek para harcamak ne güzelll layla la layyyyyy hahha

7 Aralık 2010 Salı

bu rüyamı kayda geçirmem lazım :))

dün gece rüyamda new york'taydım..Hayır hiç gitmedim ama gitmiş kadar oldum :)
ablam annem var yanımda ve artık uzaklarda da olsa elini sırtımda hissettiğim babam..

yerler buzlu ve topuklu çizmeyle yürümeye çalışıyorum annem giyme bunları diyor ve winter falan diye geveliyor hahaha o an düşünüyorum anneme bak iki günde ingilizce öğrenmiş diye..hahaha
sonra şehrin meydanında her yeri camdan olan bir ofisteyim ablamın ofisiymiş kendisi gazeteciymiş galiba :)) yine telefonda bağırıp çağırıyor sağa sola :)
ordan çıkıp yürüyorum amfi tiyatro gibi up uzun merdivenler kuşlar uçuşuyor ayaklarımın dibinden bir yerden atlayacağım biri elimi tutuyor bonjour madam diyor hahahah ve beni nazikçe atlatıyor bende merci diyorum ve burada da amerikalılardan çok yabancılar yaşıyor galiba diye düşünüyorum..sonra deniz görüyorum çok güzeldi o kısmı :) ve babamı konuşuyoruz ayakta...
güzel bir rüya idi başka detaylarda var tabiki :))

sabah ablamı arıyorum uykulu acıyor telefonu..

günaydınnn saat 9 u 3 gecıyor uyandırma servısı merhaba dıyorum..
ha hum hı gıbı seslerıne aldırmadan ruyamı anlatıyorum hem anlatıp hem guluyorum ondan tepkı yada cevap gelmeden kapatıyorum sonra telefonu :)))

24 Kasım 2010 Çarşamba

Daha önce bahsetmiş miydim bilmem. Etli biber dolmasının pişerken ki kokusu..mutluluk veriyor annemi anımsatıyor..sıcak huzurlu bir yuva havası estiriyor bende.
şu anda olduğu gibi :)
diet nanay durumda kendimi çok aç bırakıyorum sonrada olmadık saatte muzlu kek ve gofret yiyorum :)
lahana suyuna devam..bakalım faydası olacak mı?
hava fırtınalı yürüyüşe çıkamadım bugün.
bir de bebek baktım emekleyen bir bebek :) canım çıktı peşinde koşmaktan.
unutmuşuz ne zor işmiş :))

eskiden öğretmenler gününde ufak tefek şeyler alırdık yarım elma gönül alma. şimdi öyle mi.. bilmem kaç yüz milyonluk hediyemizi taktim ettik bugün sınıf adına ve tabi çiçeeemizi :)
dönerken sibel can'dan lale devri çocuklarıyız biz zamanımız geçmiş'i dinledim, bağıra bağıra eşlik ettim.

başım ağrıyor..
sanki her şey için çok geçmiş gibi hissediyorum..
yeniden kanatlarım çıksa uçabilsem keşke. ama kırılan yerden tekrar kanat çıkmıyormuş.
kimse söylemedi kendim tecrübe ettim.yağmur yağsa keşke, sileceklerin sesiyle uzaklara dalsam..

22 Kasım 2010 Pazartesi

Bugün diete başladım. 3-5 kilo versem fena olmayacak. Abur cubur tatlı ve gereksiz ekmek tüketimini ortadan kaldıracağım. Yürüyüşe devam. Yürüyüş deyince bu sabah yürürken lacivert bir uno gördüm arkasında 'zevklere düşkün aşklara inat, yaşasın manitasız hayat:) ' yazıyordu :))
bu araba ve kamyon arkası yazıları iyice ilgimi çekmeye başladı :)
bu arada mucize iksir lahana suyuna da başladım.
ee bir de acıkmaya başladım :))
nutellayı ellerim titreyerek kaldırıcam ve mandalina yiyeceğim :)
bol su içmem de gerekiyorrrrrrr..
hadi bakalım, başarılar diliyorum kendime.

17 Kasım 2010 Çarşamba

Ailelerimizden uzak, arkadaşlar, dostlar ve komşularla geçen yorucu bir bayram :)
Bayramları sevmem çok da önemsemem bu yüzden sorun yok.
iyiyim ben..iç güveysinden hallice :) alakasız oldu ama o lafı severim ve komik gelir bana.

şu dünyadaki en mutlu kişi acıya gülendir..laylay lay la lay hayat bayramm olsaaaaa.

8 Kasım 2010 Pazartesi

Tadilattayım diyeceğim..diyemiyorum. dağınıklık tamam da toplamaya geçemedim. İki gün iyi olduktan sonra üçüncü günü bir şeyler olması rutin artık benim için..
yapacak ne çok şey var ama enerjim dipte. Arap saçları kangren olmuş durumlar sanki çözümsüz her şey. Mutsuzum, yorgunum..çabuk geçsin bu halim.
herkesle her şeyle irtibatımı kesip battaniyeyi başıma çekip uyumak uyanıp çikolatalı gofret yemek film izlemek istiyorum.
...
tamam ben zaten başlı başına suçluyum.
kırdığım kalpler, özür dilerim..sakarlığıma verin.

4 Kasım 2010 Perşembe

off biraz yoruldum sanırım..
herkes daha akşam yemeği telaşındayken ben onları halledip üstelik lahana sardım zeytinyağlı veee bir de patatesli börek yaptım..her ikisi de pişmek üzere :)
eh becerikli olmak ap ayrı bir şey..
Allahım nasıl yarattın sen beni, her şey de mi bir insana verilir on parmağında on hüner..
kahretsin, bugün yine çok güzel, çok hamarat, çok neşeli, çok iyiyim :)
seviyorum kendimi o la la!
<3 <3 <3

2 Kasım 2010 Salı

Dün az daha ölüyordum, 'deniz'e çiçek atmanız gerekecekti :)
nasıl bir eklem ağrısı mide bulantısı ateş, süründüm tüm gün ve gece. Hiç bir şeyi görecek halim yoktu. Hani behlül geldi aşağıda deseler kılımı kıpırdatamazdım :) yada ispanyaya uçak bileti verseler no derdim o kadar yani.
şimdi az biraz daha iyiyim. su bile içemiyorum. 2 sene önce olmuştum böyle 5 günde iki kilo vermiştim, sanırım iyileşene kadar yine aynı olacak.
önüme en sevdiğim yiyecekleri getirseniz yiyemem,..

bir de ben inim inim inlerken, hasta olduguma inanmayıp onunla görüşmek istemediğimi düşünen arkadasıma canım sıkıldı. günde 5 kez arayan kişi hala aramadı. çocukça kaprislerden nefret ediyorum. bende insanım, kurulu bebek değil.
hasta olabiliyorum ve moralsiz, yalnız kalmak bazen.
kapatıcam şimdi telefonu arasanız da bulamayacaksınız!

28 Ekim 2010 Perşembe

enerjimin çok düşük olduğu sıkıcı baş ağrısı ve muz kabuğu modunda bir gün..
iyi gelir diye bir kore filmi izledim.. ismi THE DAY BEFORE..'
Eh fena değil diye düşünürken anlamsız bir şekilde bitti..hani olur ya bazı kitaplar ve filmler sonunda küfrettirirler, hay sizin diye :)
aynen öyleydi..
oysa enteresandı konusu. hoşuma giden yerleri de oldu elbette. ama vakit kaybıydı.
neyse,

az önce bir şey gördüm en azından güldürdü beni..

bir kamyonun arkasına yazılmıştı..'NESCAFE BİLE ÜÇÜ BİR ARADA BEN İSE HALA YALNIZIM'
hahahha

bir tane de ben kendi gözlerimle şahit olmuştum..

'SON BAĞRI AÇIK' yazıyordu :))
Aşk da tıpkı Elif gibidir..
isminde gizlidir ama okunmaz.
O olmadan da besmele sese gelmez.
O her şeyin içindedir ama hiç bir şeyde görünmez..

Mevlana..

25 Ekim 2010 Pazartesi

Ne zaman ıspanak pişirsem annem gelir aklıma..
annem sevmezdi yapmasını yinede yapardı. yıkaması zor gelirdi, buz gibi suyla elleri donardı.
ya ben istediğim an musluklardan sıcak su akıyor ve suyu ılıştırıp yıkayabiliyorum. tıpkı bugün yaptığım gibi.
yıkarken hem düşünüp hem üzülüyorum..
ama her defasında bu böyle.
insanların şansları yada şanssızlıkları bir yerde dengeleniyor olmalı. böyle olmasını istiyorum..
and justice for all!

24 Ekim 2010 Pazar

'nefesim nefesine nefes olsun istedim'

ikinci kere izledim filmi. az önce bitti çok gerildim. teknik olarak süper bir film ama ı ıh sonu böyle olmamalıydı.
bir abd askeri bir tabur vietnamlıyı haklayıp kahraman ilan ediliyor filmlerinde..neden bizde bu acizlik?
askerlerin ve yakınlarının sonra da bizlerin psikolojileri düşünülmeliydi.
bir kaç çapulcuya karakol teslim edilmemeli tetik çekilmeliydi beyninin tam ortasına o pisliğin.
tabi bu bir film.
gerçeğinde böyle olmadığını ummak istiyorum. ben olsaydım diye bir cümle kurmadan.
allahım bir dua geçti gönlümden şimdi, sen duydun beni..
tüm duygularım boğazımda düğümlü sanki.

öyle yada böyle güzeldi film..

'sensiz ben nefes alamam buralarda hiç duramam'götür beni gittiğin yere..


23 Ekim 2010 Cumartesi

Kadın milleti, çoğu kez illet oluyorsunuz. Yediğiniz şeylerin tariflerini alıp ağzınızı yaya yaya yorum yapmaktan, dönüp dolaşıp doğum hikayelerinizi anlatmaktan ve caanım! çeyizlerinizi övmekten başka bir şey bilmiyorsunuz.
Beynimi oydunuz nerden düştüm aranıza.
ayy şekerim ile başlayan skeçler gibisiniz.
tamam oturup atom fiziğinden bahsedelim demiyorum ama, yapmayın böyle..
az konuşun, akıllı olun! canımı yiyin :)))

21 Ekim 2010 Perşembe

Baş sağlığına gittim bugün. Eve ilk defa gidiyordum adres bir kağıtta yazılıydı yanımda arkadaşımda vardı zor olmadı bulmamız. kaçıncı kata cıkacagımızı düşünürken kadının biri adamın tekine 'ölü evi' nerede diye sordu. Hasbinallah:)) bizde öğrenmiş olduk.
baş sağlığına gittiğimi düşünürken mevlütün ortasında bulduk kendimizi..ana baba günü kafamda baş örtüsü yerine güneş gözlüğü ile :) kalabalığın içinde yer bulduk kendimize. annemin yaşlı komşusunun oğluydu vefat eden. hemen teyzenin dizinin dibine kıvrıldım elini tuttum. bu arada bana acilen bir baş örtüsü uçurdular. Allahım başörtü nasıl kötü kokuyor:) bir yandan psikolojik olarak kafam kaşınmaya başladı :)) kokudan neredeyse kusacağım..arkadasımın başka programı var hadı kalkalım deyip duruyor, mevlüt uzadıkça uzuyor ayaklarım uyuşmuş açlıktan ölmek üzereyim.
neyseki sonunda bitti edilen tövbe ve dualarda çok duygulandığımı itiraf etmeliyim. Hatta neredeyse ağlayacaktım.
arkadas hemen kalktı gıtmeye hazırlanıyor o esnada pide ayran dagıtılıyor..yahu biraz kalalım dıyorum yok gıdelım dıyor. gittiği yerde pasta börekler onu bekliyor tabi.
ulen diyorum bir parca yeseydım barı :))
yemeyecegım halde posetlere konmus helvalardan alıyorum. ayıp olmasın dıye.

yolda, iyi oldu gıttıgımız dıyorum bu sayede dualara karısmıs olduk, pide yiyemesemde :)
pideyi çok sevmem ama canım çekti işte..yazık bana :)

ölür kalırsam kimseyi aç göndermeyin evden O_o

20 Ekim 2010 Çarşamba

GECE NÖBETİ
Artık daha az seviyorum seni
unutur gibi
ölür gibi
daha az
Yeniden öğretiyorum kendime.
Onca aşkın öğretemediğini.
Kolay değildi.
Yalnızca sevgilimi değil
evladımı da kaybettim ben.
Kaç acı birden imtihan etti beni.
Birtek gece vardır insanın hayatında.
Ömür boyu sürer nöbeti.
Buda öyleydi.
İyi ol.
Sağ ol.
Uzak ol.
Ama bir daha görme beni.

MURATHAN MUNGAN

Az önce okudum, adam yazmış! üstüne söylenecek hiç bir şey yok..
ancak kadeh kaldırılır buna, yanında alkış ve ıslıkla..bir de kocaman iç çekilir..için çekilir sonra..

19 Ekim 2010 Salı

Künefe yemeyi özledim..
Karda yürümeyi..
Kore filmi izlemeyi..
Gece yatmadan önce kitap okumayı..
Tembellik ettiğim günleri..
Sürprizlere karışmayı özledim..
yüzmeyi..
sabahın 4 üne kadar okey oynamayı..

hepsi bu!

18 Ekim 2010 Pazartesi

'sezercik yavrum benim'
her halde en az 5 kere izlemişimdir. dünkü de altıncı olmuştur belki de. Hasta yatağındaki küçük kızımla izlemek tuhaftı aynı zamanda eğlenceli. Hayatın yumurcak tv den ibaret olmadığını görmeliydi :) aslında uyumasını istiyordum ve dikkatini en az çekecek bir kanalda karar kıldım. Türk filmlerini sevmez hiç. ama işin içinde bir çocuğun dramı olunca dikkatini çekti. salya sümük ağlayarak izledi. dudaklarını büzerek ve sessiz hıçkırıklarla. annesi gibi ağladığını kimsenin görmesini sevmez. başını yorganın içine sokarak tek gözüyle izledi çoğu sahneyi. Belki de tepkilerini ölçmek istedim duygusallaığının sınırlarını. hay allahım ikimizde erol taş'ın sezerciğin bayramlık elbisesini yırttığı an çok hüzünlendik :) ve minik ellerini yukarı kaldırıp, allahım noluysun annem dayak yemesin, artık öksüymesin diye dua ettiğinde.
Sanki tüm güzellikler ve kötülükler türk filmlerinde hapsolmuş gibi..ancak gerçek hayatta mutlu sonlar şaşırtan sürprizler o kadar az ki..
'e...'cik yavrum benim' anlaşıldı annenin kızısın :))

15 Ekim 2010 Cuma

Farkedersen,
Bu yazıyı, farkedip farketmemen
Hiç farketmez
Sen en iyisi bu yazıyı hiç farketme..

Hiç gülesim yok. Yarın 11 de gidiyor annem. Üç güncük geçirebildik. öff pöff modundayım.
Gurbette olmak hem iyi hem de çok zor. İyi tarafı sırtını yaslayacak kimsen olmadığından hep güçlü olmak zorundasın. mız mızlanmanı duyan olmuyor, kendini bırakamıyorsun. Mücadele gücün yüksek oluyor.
zor tarafı ise hep gözün yolda kalbin uzaklarda atıyor. heleki gidenin arkasından kalan boş ev cidden can yakıyor, allahtan yarın programlarım var o telaşla daha kolay atlatacağımı düşünüyorum..

GÜN kaçar...bir diğeri yakalar onu.

12 Ekim 2010 Salı

Gece tek başıma evde kalmaktan korkmam ve gök gürültüsünden. Gecenin sessizliğinde bir çıt çıksa yada tıkırtı üzerine giderim istem dışı, yürürüm sesin geldiği yöne..
korkusuzsun dediler bana bugün..
değilim aslında, korkularım başkadır benim.
görememekten duyamamaktan korkarım ve pişmanlıklardan..
ve çok geç artık demekten.
ıt's too late!

9 Ekim 2010 Cumartesi

kanaltürk'te an itibariyle canımm cicimmm Eskişehir'imi tanıtıp görüntülüyorlar. Beş sene oldu gitmeyeli, ne kadar değişmiş inanamıyorum. Kesinlikle tekrar orada yaşamalıyım. Ama daha önemlisi çi börek yapımını ve yemesini gösterdiler :)
çok canım çekti, allahım ne vardı şimdi kapı çalsa ve açtığımda çi börek ve ayrandan oluşan bir paket beni kucaklasa. imkansız diye bir şey yoktu hani. açtım baktım ayakkabılar ve bisikletten başka hiç bir şey yok 0_o ühüüüüüüü
çi börek istiyorum o kadar!
kime afra tafra yapıyorsam :))

8 Ekim 2010 Cuma

Hayır, bugün apaçi dansları bile eğlendiremez beni. Sorun havanın kapalı olması yada yağmur yağması değil. Bilakis her ikisini de severim. Olur ya bazen herkes her şey en çok da kendin anlamsız gelirsin. İşte öyle bir şey. Farkında değildim tarihin 12 sene bitecek saat 01:00 da.
Şİmdi o çam ağacının üzerine de yağıyormudur yağmur? sanki oradayım şu an. 9 ekim yazısını görüyorum, sonra 10 ekim'i düşünüyorum. ölenler..doğanlar..yaşayanlar..yaşamaya çalışanlar..

Ne bir ses ne de haber
Gelmiyor artık senden
Öylece kalakaldım da deli hasretinle ben
Bir yabancı selamı ile hüzünlere daldım
Kendi ellerimle ben beni kederlere saldım
Sonunda bir oyuncak kara sevda aldım senden
Yani değişmedim hala öyle biraz çocuk kaldım
Yok öyle el gibi durma gül biraz
Sana gülmeler yaraşır
Yok öyle güz gibi soğuk olma
Güz ayrılık taşır
:/

6 Ekim 2010 Çarşamba

Nefes almakta güçlük çekiyorum..ama bu sefer gerçekten :)
canım yanıyor. hastayım.
uykum var. mız mızım. tembelim bugün.
ekoseli bir battaniyem olsaydı, üzerime çekip bir kore filmi izleseydim. telefonum çalmasa, yemek yapmak zorunda olmasaydım.
sıcak bir şeyler içmem gerek ve doktora gitmem biliyorummm. ama yapmıyorum.
iyi o zaman 'ne halin varsa gör'! cümlesini hakediyorum.
zaten hep 'ne halim varsa görüyorum'

4 Ekim 2010 Pazartesi

Son günlerde rüyalarım gerçek hayatımdakinden çok daha kalabalık..sanki bugüne kadar tanıdığım herkesi aynı anda görüyorum..
hadi ölüler dua bekliyor diyelim, ya diriler..onlar ne istiyor benden ?

3 Ekim 2010 Pazar

Yaran kabuk tutar. Bu esnada ona hiç dokunmazsan bir süre sonra kabuk düşer ve hatta izi bile kalmaz.
Ama eğer kaşır kanatır kopartırsan tekrar tekrar tazelenir, iyileşmesi gecikir. ve izi hiç kaybolmaz.
yaranı bantlamaya çalışmak ise en büyük hata olur.
başını çevir, bakma yarana.
zamana güven.

22 Eylül 2010 Çarşamba

Bugün, az da olsa yoğurt, elma, muz ve kuru kayısı yedim..
faydalı şeyler yiyerek kendime iyi davranmaya karar verdim :)

20 Eylül 2010 Pazartesi

Yılın iki dönemini çok severim.. İlki yılbaşına yakın zaman diğeri şimdiki okulların açıldığı dönem..kırtasiye alış verişi harika bir ayakkabı almaktan çok daha keyifli geliyor..
defter kitap kaplamayı sevmem laf aramızda pek beceremem de..ama etrafımda bu işi üstlenecek hep birileri oldu bugüne kadar..bu mutluluk verici :)
kendimi iyi hissederek başladım güne, tüm o koşturmacanın ardından eve dönerken İlhan şeşen 'gördüğüme sevindim' çalıyordu radyonun düğmesine bastığımda. Araba kullanmayı özlemişim..
şarkı ve gaz pedalı uyum içindeydi..

14 Eylül 2010 Salı

Hiç bir evde huzur yok..huzur evlerinde bile..
bu huzur denen şey neden parayla satılmıyor ki?

13 Eylül 2010 Pazartesi

Dişçi koltuğuna oturmuş gibiyim. Dostları özlemle kucaklamış olsam da..
Yada kavanozdaki sarsak beta balığı gibi. Ayaklarımın altından değil, saçlarımın arasından kayıp gidiyor sanki zaman.. ben daha hızlı olmalıyım. peki ne kaldı yakalanacak olan?

12 Eylül 2010 Pazar

Günler günleri kıyasıya döverken, yalnızca seyirci kalmak onursuzca geliyor. Yorgunum çok ve tuhafım. Yok hiç bir yerde huzur yok sanki. Kabuk tutmaya başlamışken ince bir kan sızdı içime.
Gerçek acı yalnız kaldığında bire bir yaşadığın oluyormuş. Hani bir film karesinde olmadığını hissettiğinde..

8 Eylül 2010 Çarşamba

Evet, gün dediğin nedir ki? Belki bir eskici dükkanı. Her bir an bir öncekinden eski değil mi?
Gün dediğin eskici dükkanı, kıymetli olan anların antika olarak saklandığı...

tırtıklı bir gün sanki, üzerine uğradıkça canımı acıtan...yorganın altından çıkmış küçük bir ayağın masumiyetini düşünüyorum..o ayakta her şey yitiriyor anlamını ve bir tebessüm...
beyaz bir elbiseyle yok oluyorum sanki.
Bugün tatsız sanki.

7 Eylül 2010 Salı

Az önce bitti film...Hüzünden Öte...More then blue.

'eğer kelime gerekseydi, dilsizler nasıl sevecekti'

'birini sevmek ona her şeyini vermektir'

filmden bir kaç replik.
Kore filmleri hep böyle, aşkı biliyorlar, incecik yerlerden öyle bir sarıyorlar ki insanı..
Çok güzeldi çok. Ağlamadım ama.

6 Eylül 2010 Pazartesi

Başlangıç yapmak bitirmekten daha zor...
Bu bir gün-lük, bu bir gün-deli-k. Tam olarak neyim olacağına karar vermediğim.
Browni yaptım, kokusu aklımı başımdan alıyor, sabretmek ne güzel bir erdem.
Kendimle kalabildiğim bom boş günleri seviyorum, tıpkı bugün gibi.