18 Ekim 2010 Pazartesi

'sezercik yavrum benim'
her halde en az 5 kere izlemişimdir. dünkü de altıncı olmuştur belki de. Hasta yatağındaki küçük kızımla izlemek tuhaftı aynı zamanda eğlenceli. Hayatın yumurcak tv den ibaret olmadığını görmeliydi :) aslında uyumasını istiyordum ve dikkatini en az çekecek bir kanalda karar kıldım. Türk filmlerini sevmez hiç. ama işin içinde bir çocuğun dramı olunca dikkatini çekti. salya sümük ağlayarak izledi. dudaklarını büzerek ve sessiz hıçkırıklarla. annesi gibi ağladığını kimsenin görmesini sevmez. başını yorganın içine sokarak tek gözüyle izledi çoğu sahneyi. Belki de tepkilerini ölçmek istedim duygusallaığının sınırlarını. hay allahım ikimizde erol taş'ın sezerciğin bayramlık elbisesini yırttığı an çok hüzünlendik :) ve minik ellerini yukarı kaldırıp, allahım noluysun annem dayak yemesin, artık öksüymesin diye dua ettiğinde.
Sanki tüm güzellikler ve kötülükler türk filmlerinde hapsolmuş gibi..ancak gerçek hayatta mutlu sonlar şaşırtan sürprizler o kadar az ki..
'e...'cik yavrum benim' anlaşıldı annenin kızısın :))